Sunday, February 14, 2016
rakı sofrası kadar çift kişilik dünya
neden evlenmek gerek? diye sorduktan sonra rakı sofrasında ısrar etmemde anlaşamadık hemşiremle. olayı romantikleştirdiğimi düşünüyor. hayır, bildiğimiz anlamda romantizm değil. negatifi romantikleştirerek güzelleme. ya da işte başka ihtimalleri yok ederek. meyve suyu içip çekirdek çitleseler olmaz mı, dedi. oysa, olur elbette. isterlerse balık tutmaya gitsinler, ya da ormana kampa. yeter ki bir şey yapılsın birlikte. bunu kısacık bir yazıda bu kadar örneklendirme gereği hissetmiyorum açıkçası. kendi bakışımdan ifade ediyorum düşüncelerimi ve kimse kusura bakmasın, her şeyi didik didik etmek gibi bir derdim olduğunu da zannetmiyorum. bu örneği verdim, aman şu örneği de vermeliyim. yok öyle bir şey. bilimsel makale yazmıyorum burada. hatta çoğunlukla kendi kendime konuşuyorum. yine de rakı masası önemli matmazel.
Labels:
halet-i ruhiyem
Saturday, February 13, 2016
neden evlenmek gerek?
"yaşım geldi.. annem dedi.. evlenmek gerek.." neden?
maddi imkânlarını sayıyor önce evliliğin. yurt dışında çalışma iznim olacak, diyor bir çırpıda. en çok bu konuda dertli. bir de, diyor, aileme yalan söylemeyeceğim artık. bu da manevi tarafı. ailemle tanıştırdım onu ve ben hiçbir erkek arkadaşımı tanıştırmamıştım, evleneceğiz diye götürdüm. hem hüzünlü hem de kızgın bunu derken. anlamıyor, diyor, neden evlenmemiz gerektiğini anlamıyor. çünkü ailemi tanımıyor, bizim adetleri bilmiyor. en başında, evlenmeden beraber yaşayamayız, demiliydim, şu anda çok pişmanım.
maddi imkânlarını sayıyor önce evliliğin. yurt dışında çalışma iznim olacak, diyor bir çırpıda. en çok bu konuda dertli. bir de, diyor, aileme yalan söylemeyeceğim artık. bu da manevi tarafı. ailemle tanıştırdım onu ve ben hiçbir erkek arkadaşımı tanıştırmamıştım, evleneceğiz diye götürdüm. hem hüzünlü hem de kızgın bunu derken. anlamıyor, diyor, neden evlenmemiz gerektiğini anlamıyor. çünkü ailemi tanımıyor, bizim adetleri bilmiyor. en başında, evlenmeden beraber yaşayamayız, demiliydim, şu anda çok pişmanım.
Labels:
halet-i ruhiyem
Thursday, February 11, 2016
kimseye ihtiyacım yok şekerim
yalnız ve güçlü kadın mitinden çok sıkıldım. bunu böyle dümdüz söylemeye hakkım olduğunu düşünüyorum, çünkü tam da olay mahallînden bildiriyorum.
insanın biriyle beraber olmamak istemesini anlıyorum. bu da bir tercih. ama yine aynı düşünce geliyor aklıma, bunu tercih ederek yaşayanlar bu kadar dillendirmezler. söylemiş miydim, sürekli aynı şeyi anlatanların, öncelikle kendilerini ikna etmeye çalıştıklarına inanıyorum. kafasında aynı konuyu tekrar tekrar tartışıp, çevrenin onayını almakla kendini haklı çıkarmak arasında bir yerde.
insanın biriyle beraber olmamak istemesini anlıyorum. bu da bir tercih. ama yine aynı düşünce geliyor aklıma, bunu tercih ederek yaşayanlar bu kadar dillendirmezler. söylemiş miydim, sürekli aynı şeyi anlatanların, öncelikle kendilerini ikna etmeye çalıştıklarına inanıyorum. kafasında aynı konuyu tekrar tekrar tartışıp, çevrenin onayını almakla kendini haklı çıkarmak arasında bir yerde.
Labels:
halet-i ruhiyem
Friday, January 22, 2016
delilerden ben anlarım, gülerim onlarla
çünkü her köyün bir delisi var. metroyu temizleyen amca yanıma gelip gülmeye başladı. "burayı güya boyadılar, baksana şu hale. gidip nereyi isterseniz orayı boyayın demişler." hakikaten her taraf yama içindeydi tavanda. gülümsedim. "güya burayı yenileyecekler, nereye yenileyecekler, trenler çalışıyor habire." bana bir şey demeye fırsat bırakmadan o kendi sahnesini oynamaya devam etti. "hat 7'yi yeni yaptılar. tertemiz oldu. ısıtıcı koymamışlar. tertemiz ama ısınımıyor. hahhaHAHAHAH" ve izleyiciler güler.
Labels:
nyc
yabancı bir fırtına
evimden kilometrelerce uzakta kar fırtınası bekliyorum. 4 gecedir tanıdığım, tanıdığım kadarıyla çok sevdiğim bir kadının evinde, sabah kahvemizi içerken radyo dinliyoruz. "hafta sonu çetin geçecek, evlerinizin çatılarını kontrol edin ve yemek stoklayın." L'ye bakıyorum. "bu kadar olacak kar seviyesi" diyor, eliyle bir yandan iki karış gösterirken. ne yaparım! evimde olsam çoktan temel ihtiyaçlarımı depolamıştım; makarna, peynir ve şarap. kahveyi zaten her zaman bol tutarım. abur cubur kutusu hiçbir zaman boş kalmaz. o zaman da günlerce evden çıkmadan, koltuğun bir o köşesinde bir bu köşesinde yuvarlanarak, beklerdim fırtınanın geçmesini. şimdi ne yapacağım?
üstelik dışarda peşinde koşmam gereken bin tane iş. camdan dışarı bakıyorum, arabalar sakin sakin yolda akmaya devam ediyor. bir şehrin yabancısı olmak çok zor. bir de kaldığın evin yabancılığı. göç ettiği şehirde kırık dökük de olsa bir düzen kuruyor insan. gurbet de olsa evimi özledim. beni ait olduğum yaşam alanının dışına çıkarmayın. daha acısı var. kimse evinden, yurdan dışarı çıkmak zorunda kalmasın.
üstelik dışarda peşinde koşmam gereken bin tane iş. camdan dışarı bakıyorum, arabalar sakin sakin yolda akmaya devam ediyor. bir şehrin yabancısı olmak çok zor. bir de kaldığın evin yabancılığı. göç ettiği şehirde kırık dökük de olsa bir düzen kuruyor insan. gurbet de olsa evimi özledim. beni ait olduğum yaşam alanının dışına çıkarmayın. daha acısı var. kimse evinden, yurdan dışarı çıkmak zorunda kalmasın.
Labels:
halet-i ruhiyem
Wednesday, January 13, 2016
geceden sabaha edebiyat
"Sanat insan içindir. Ama akşam yattığını sabah edebiyat olarak sunmak bana doğru gelmiyor. Edebiyat duygu işidir, aşk işidir, tümüyle seks değil." - Osman Şahin
düşünmeli. ne demek istediğini. sınırları. etiketleri. beğenileri ve zevkleri.
Thursday, January 7, 2016
yeni yıl temizliği
blogumu temizledim. yeni yıla başlangıç olarak. gereksiz onlarca söz. kaldırdım. kalanlar ne kadar gerekli, onu tartışmadım.
Subscribe to:
Posts (Atom)