kaç çift tanıyorsun karşılıklı rakı içen, diye sordum. ciddiyim. masada başkalarının muhabbetine ihtiyacı olmayan, sadece iki kişi. arkada şarkı çalmasına da itiraz etti hemşirem. bu da bir tür toplumsal inşaatmış. yani komple o ortama itirazı var. hani bir büyük açtık, içtik, güzelleştik. bunun yerine çayı koy. madem istiyorsun, seni mi kırıcam. çay olsun. hani bir şeye sevindiğinde de, üzüldüğünde de, dur bir çay demleyelim, diyenleri koy. bana fark etmez senin tercihin. ben rakı sofrası kurarım.
ilişkiyi taze tutmak için ayda bir "date'e çıkan" insanlar var. çok acayip geliyor değil mi kulağa. oysa onların yapabildikleri de bu. bunun adını koymadan, bunu böyle planlamadan yapamıyorlar demek ki. yine de çabalıyorlar. şimdi neyine itiraz edebiliriz ki? iki kişilik dünyalarını kuruyorlar mı, kuruyorlar.
yani, kısaca, neden evlenmek gerek? diye sorduğumda ve rakı sofrasına beraber oturmalı dediğimde aslında sadece bunu demek istiyorum. iki kişilik bir dünya. ne küçük, ne büyük. ikisinin sığabileceği kadar. iki kişinin de ortaklaşa ve karşılıklı içinde olmak istediği bir dünya. o kadar. benim dünyam da işte o rakı sofrası kadar.
No comments:
Post a Comment