sunum yapacağım konferansı bile unutacak kadar yoğun çalışıyordum ve yapmak istediğim onlarca şeye hiç vakit ayıramıyordum. hayatın bana sunduğu teklifleri değerlendirirken "tamam artık, buraya kadar. ayrılıyorum. kitaplarım, filmlerim ve yazılarımla baş başa kalabileceğim bir hayat kurucam kendime" dedim. kazın ayağı hiç de öyle olmadı tabii. bugünkü konumuz, bağımsızlık mücadelesi veren bir bireyin hikayesi.
ne zaman işimin yoğunluğundan ve hiçbir şeye yetişememekten dert yansam arkadaşlarımın hemen hemen hepsi "iş değiştir" dediler bana. onlara göre müze sevdamı bir kenara bırakmalı ve "düzgün bir iş" bulmalıydım. oysa ben başka bir işte çalışmak istemiyorum, sade ama sadece müzecilik üzerine çalışmak istiyorum. ayrıldım işimden. araştırmaya vericem kendimi dedim. ama hayat bağımsız araştırmacılar için zor. hele de benim gibi pılınızı pırtınızı toplayıp yabancı topraklara yerleşmişseniz.
öncelikle elinizde avucunuzda paraya dair ne varsa otomatik olarak yarıya iniyor. ilk zamanlar rahattı, kıyıdaki köşedekine güvenip günlerimi sadece kitap okuyup film izleyerek geçiriyordum. yazılar yazıyordum, hayata aynı pencereden baktığım insanlarla benzer dertlerimizi paylaşıyorduk. sonra artık araştırma işlerine geri döneyim dedim. madem bunun için çıktım bu yola. başvurularımı yaptım, kabulü de aldım. harika, değil mi? değil. çünkü tek bir konferansın katılım ücreti 400$. bunun yolu var, konaklaması var. ay ne yapsam?
her normal insan gibi iş aramaya başladım. "uzaktan çalışabileceğim bir iş arıyorum" dediğimde "çeviri yap" dediler hemen. çevirinin ayrı bir dünyası olduğunu bilecek kadar bilinçli olduğum için çeviri yapmaya kalkışmadım hiçbir zaman. yine de "eğer bir şey önerirseniz yaparım" dedim. "para karşılığı bloglara yaz" dediler. zaten bildiğim tek şey yazmak. olur. gel gör ki 400 kelime karşılığında alınan para 5TL. yarısını düşünsen, malum yabancı topraklar, kaç bin kelime vuruşu yapmak gerekir?
konferanslara yazdım, "burs ya da indirimli kayıt ücretlerinden yararlanabilir miyim?" diye, cevap verdiler, "ay şekerim bizde de yok ki para". başka kurumlar var konferanslar için burs sağlıyor ama o kadar azlar ki. ayrıca bazıları da çok saçma. bir tanesinin burs başvurusu için referans mektubu istediğini bile gördüm.
yani diceğim o ki, müzecilik çalışmalarım için günlerimi para kazanmak uğruna birbirinden alakasız konular üzerine yazılar yazmakla mı geçirsem, yoksa araştırmam için gerekli onlarca kitabın peşine mi düşsem?
bitirirken söylemeden edemeyeceğim, 400$ konferans katılım ücreti mi olur ya! bildiğin akademik ticaret. akademiden neden vazgeçtiğimi hatırlattı bana. bir yandan da akademiden vazgeçemeyeceğimi. yani araştırmanı paylaşmak, insanların yorumlarını almak ve benzer alandaki dertleri dinleyip kendini zenginleştirebilmen için fona ihtiyaç duyduğunda yine o akademi dünyasına muhtaçsın. neden paşa kızı değilim ki ben ya!
No comments:
Post a Comment