hafta sonu katıldığım yemekte anladım ki yaşımız gelmiş. 30+ yaş kutusuna şöyle güzelce yayılalım ve bu yaşın dayattığı tüm toplumsal baskılarla yüzeleşelim. mesela artık çöp çatanlık bize mubah. bizim bir bilmem kim var, çok iyi çocuk, bir tanıştıralım sizi, ile başlayan cümlelerden kaçış yok artık. o yemek yenilecek. sonrasında gece uzasın, "gençler" birbirini daha iyi tanısın diye kahve içilecek, akşam birlikte kalmalarını sağlamak için türlü taklalar atılacak, ertesi güne kahvaltı ile başlanıp, çeşitli şehir etkinlikleriyle "gençler" iyice kaynaştırılacak. ben almayayım, mersi.
yemek güzeldi. lezzetliydi. mezeler on numara geldi. yanında da rakı. hem de altın serisinden. sohbet de güzel dönüyordu ama ben çok konuştum sanırım. kimseye de birbirini tanıma fırsatı vermedim. habire bir hikaye çıktı benden. üzgünüm. ben zaten neden davet edildim, masadakiler de pek bilmiyorlardı bence. arada K tarafına sordum, nasıl E? bilmem, dedi. ben alışık değilim böyle şeylere. kendiliğinden olmalı, tesadüf olmalı... yok, dedim. geçti o yaşlar. güldüm. güldüm çünkü birbirleriyle vakit geçirmekten öte birileriyle vakit geçirme safhasına gelen her çiftin en büyük eğlencisidir, sen de yalnız kalma, hadi sana da birini bulalım. diyemedim tabii bunu. güldüm sadece.
yemekten sonra iki gruba ayrıldık. K-E ve çöp çatan arabayla gitti, biz kalanlar yürüdük. kahve içme hedefine doğru ilerlerken yolda durum değerlendirmesi yapıldı. bir taraf dedi ki bence K beğendi E'yi. öyle mi diyorsun, diye sordu biri. ben dedim, gergindi K. dediler ki, tamam işte, beğenmese niye gerilsin ki! diyemedim, belki durumdan hoşlanmamıştır, belki ne yapması gerektiğini bilemediğindendir, belki beğenmemiştir ve bunu nasıl ifade edeceğini bilmiyordur... bir sürü şey olabilir gergin olmak için. onun yerine havadan sudan konuştuk. metro durağına gelince de ben ayrıldım. aa kahve, dediler. yok, dedim, bana bu kadarlık yeter, size eğlenceler. onlar da pek ısrar etmedi. sebebi kahve belli.
No comments:
Post a Comment