Wednesday, October 8, 2014

biraz samimiyet - tabii, kaç doz istersiniz?

istenilen ne anlamıyorum. gerçekten. samimiyet çizelgesi nasıl işliyor? ona tepki gösterseydi, bu tepkisini desteklerdim. bu yapılanları içinde provokasyon dahi olsa samimi bulmuyorum. gezi'de kürtler neredeydi? 28 şubat'ta geziciler neredeydi? o zaman niye tepki vermediler? vermediğini nereden biliyorsun! gidip sokakta gösteri yapan herkese bir kontrol listesi uzattın da tamam buna tepki gösterilmiş, bunun da tepkisi var, aa burada sizin tepkiniz eksik. tepki gösterdiğiniz konuya bizden destek almak istiyorsanız, bugüne kadar gösterdiğiniz tepkileri tam olarak toplayın da gelin mi diyorsun? bu mudur? sanki memlekette gösteri kültürü çok gelişmiş, irili ufaklı bir şey olduğunda herkes sokaklarda, elinde pankartlar, avaz avaz sloganlar. ya da memleketi yönetenler, tüm iktidar tarihi boyunca, insanların düşüncelerini özgürce ifade etmelerine müsaade etmiş, 3 kişi yan yana görünce koşup göz altına almamış gibi. unutuluyor mu gerçekten? perde mi iniyor gözlere? akıllar tutuluyor da düşünme yetisi mi kayboluyor? ya ne oluyor! türkmenler için nerdelerdi? muhtemelen evlerinde çekirdek çitliyip muhteşem süleyman izliyorlardı. la havle! sen neredeydin, sokakta mı? örgütlendin, bir plan çıkardın ve bunu uygulamaya geçirmek için destek istedin de kürtler mi gelmedi bir tek? vay samimiyetsizler! siyaseten durum tabii ki tartışılacak. devlet bu sonuçta. oturup konuşulacak beraber yaşamanın şartları. peki, önce barışı sağlasak? 18 kişi öldü diye okudum az önce. kimdir, ne iş yapar, nerde yaşar... hiçbir bilgi yok. 18 kişi. yıllarca ölü ele geçirilen terörist haberleri dinledik. onların da ismi yoktu. kimlikleri yoktu. ölenlere karşı herhangi bir insani duygu beslenmemesi için sadece silahlarından bahsedilirdi. üzerlerinden çıkan patlayıcılardan. sanki onlar da insan evladı değilmiş gibi. onların da dönüşünü bekleyen birer aileleri yokmuş gibi. samimi bulmuyormuş. senin samimiyetine inansaydı dağa çıkmazdı o da. senin samimiyetine kalsaydı eline silah almazdı. samimiyet, ölçülebilirmiş gibi, bir kriter olabiliyor mesela barışı desteklemek için. ve o samimi bulmuyormuş. ölümün samimiyetsizi mi olur, ben asıl onu hiç anlamıyorum.

Monday, August 18, 2014

hüzünlüydüm ama fotoğrafta sakladım

fotoğraflar arasında gezinirken gülümsemelere baktım tek tek.. bazı fotoğrafların çekildiği zamanları çok iyi hatırlıyorum. fotoğraftaki kişinin o an içinde bulunduğu hüznü de. sonra fotoğrafa tekrar bakıyorum. gülümsemelere. ne güzel saklayabiliyor insan hüznünü gülümsemede.. sadece gözler. bir tek onlar anlatıyor. zaten ben yüzünde kocaman bir güneş gözlüğü olanla sohbet etmeyi de sevmem.

Sunday, August 17, 2014

çöp çatma yemeği - kahvesi - şehir etkinlikleri

hafta sonu katıldığım yemekte anladım ki yaşımız gelmiş. 30+ yaş kutusuna şöyle güzelce yayılalım ve bu yaşın dayattığı tüm toplumsal baskılarla yüzeleşelim. mesela artık çöp çatanlık bize mubah. bizim bir bilmem kim var, çok iyi çocuk, bir tanıştıralım sizi, ile başlayan cümlelerden kaçış yok artık. o yemek yenilecek. sonrasında gece uzasın, "gençler" birbirini daha iyi tanısın diye kahve içilecek, akşam birlikte kalmalarını sağlamak için türlü taklalar atılacak, ertesi güne kahvaltı ile başlanıp, çeşitli şehir etkinlikleriyle "gençler" iyice kaynaştırılacak. ben almayayım, mersi.





Tuesday, August 12, 2014

yine oturmuş kütüphane kataloglarını tararken aklıma geldi

bana sürekli neden çok kitap aldığımı soruyorlar; hepsini okuyor musun? cevap olarak bir yazarın şu tespitini paylaşmak isterim: TR'de kütüphane geleneği olmadığı için, yazma işiyle uğraşanlar hep kendi kütüphanelerini kurmak zorunda kalmışlardır. doğrudur! bu öyle, hadi şu köşede bir kütüphanem olsun diye oluşturulan bir şey değil kuşkusuz. şunu da okuyayım, aa bu da lazım olur, derken bir bakmışsınız hooopp raflar dolmuş. 

 photo is from