aslında yazmayacaktım. sonuçta benim tercihim o korkunç kitapların hepsine para vermek ve vaktimi boşa harcamak. yani merak zararlı bir şey. cebine zarar, beynine zarar, sinirlere zarar. her kitaptan sonra içindeki zırvalıkları boşverip "bari biri okusaydı da yazım hatalarını düzeltseydi" dedim.
Pucca, Sami Hazinses, Onur Gökşen ve en son Pink Freud.. Dizüstü edebiyat akımından bahsediyorum. bir hızla kendi yarattıkları dünyanın kahramanı olan bu insanların diyarında neler oluyor?
meğer "ben senden daha güzelim" bloggerları sonunda birbirlerini yemeye başlamışlar. bu işin "mucidi" cem mumcu da, bir tür kriz yönetimi olarak, "bakın aslında ne kadar da mutluyuz, gidenler gitsin kalan sağlar bizimdir" temalı partiyi düzenledi geçen hafta.
bütün bunları benim buraya tekrar tekrar yazmamın gereği yok. kitabı çıkacak bloggerlar arasında bir numarada beklenen
her boku bilen adam kendi anlatıyor zaten bu işten neden vazgeçtiğini. partinin dedikodularını da bugünün hürriyet pazar ekinde
kültürazzi'den okumak mümkün. twitter ve facebook sayfasında
yayınevinden ayrıldığına dair pucca'nın yaptığı açıklama sosyal medyada yeterince paylaşıldı.
neden ayrıldığı da farklı farklı sayfalarda yazıldı çizildi.
benim söylemek istediğim, psikolog cem mumcu'nun feci çuvalladığı. bu insanların klavye şövalyeliklerinin gerçek hayatta bir karşılığının olmamasının yaratacağı hüsranı öngöremedi. sonuçta hepsi sıradan birer insandı. sıradan yazılar yazıyorlardı. yazdıkları sıradan "ama" komik, eğlenceli, düşündürücü ya da hepimizin hayatının bir parçası oldukları için çok okunuyorlardı. bu insanlara "hadi şimdi de bir kitap" yazın dendiğinde, başka bir kalıba girmeye zorlandılar, olmadı. o kalıp tutmadı. yazılanlar sahiciliklerini yitirince okuyucular hoşlanmadı. okunma oranını arttırmak için yapılan imza günleri, sokak partileri derken.. pink freud'un çıkardığı rezalet!