şöyle bir şey yollamış hemşirem bana, nereden bulmuş bilemiyorum. kaynak belirtmemiş, sadece metni yollamış.
"istanbul üniversitesi cerrahpasa tip fakültesi çocuk psikiyatrisi bölümüne getirilen 0-3 yas grubundaki çocuklara, iletisimsizlik, dikkatini toplayamama, konusma bozuklugu, kolay kavrayamama, kendi etrafinda dönerek garip sesler çikarma gibi nedenlerden dolayi ''spastik''teshisi konulmustur.ancak kisa süre içerisinde spastik teshisi konulan cocuklarin sayisindaki artis, yetkililerin dikkatini cekmis ve yapilan arastirma herkesi sasirtmistir. aileler cocuklarini ev islerini rahatca yapabilmek için televizyon karsisina oturtup kral tv aciyorlar.cocuk bu kanali pür dikkat, gözlerini ayirmadan izliyor ve bu süre içinde ne yaramazlik yapiyor,ne verilen yemeklere itiraz ediyor, ne de herhangi bir sorun çikartiyor.fakat süreç ilerledikçe, çocuk gerçek dünyadan kopuyor ve gerçek dünyadaki kisi ve nesnelerle iliski kuramaz hale geliyor.çocuk video kliplerdeki sarkicilara öykünüyor, onlar gibi hareket ediyor, etrafinda dönüyor, onlarin çikarttigi sesleri taklit ediyor ve video kliplerde kullanilan, devamli hareket eden imgeler yüzünden, dikkatini sabit bir noktada toplayamaz hale geliyor.iste bu nedenlerden dolayi, çocugun zeka gelisimi neredeyse duruyor. sonuç olarak;çocugun zeka gelisimi yavasliyor ve düsünme yetisinden yoksunlastirilmis sadece ekranda gördüklerini taklit eden insanlar ortaya çikiyor.bu olumsuz gelismenin, büyüme asamasinda olan çocuklar üzerindeki etkileri henüz tahmin edilemiyor. cocuk psikiyatrisi bölümü hocalari, ortaya çikarttiklari bu gelismeleri, tüm bulgulariyla beraber ''kral tv sendromu''adi altinda makale olarak yayinliyorlar.bu olay amerika'da ''mtv sendromu''olarak da biliniyor.anadolu ajansi bu olayi haber yapip tüm medya kuruluslarina geçiyor ancak medya bu olayin üzerine gitmek yerine, duymazliktan geliyor."
biz de kuzenime küçükken mustafa sandal klibi eşliğinde yemek yedirirdik. asla yemek yemeyen o çocuk, mustafa sandal izlerken şuursuzca ağzını açar, yanağına aldığı ''hadi yut'' darbeleriyle çiğnerdi lokmalarını.
şimdi de bizim en ufak torunda gözlemliyorum bu durumu. yürüteci var, ona koyuyor annesi-babası, bizim ufaklık onun içinde dönenirken bir anda televizyonu fark ediyor, özellikle reklamları ve kımıldatamıyorsunuz. dilediğiniz kadar seslenin, gürültü yapın o mıhlanıyor kalıyor orada. reklam bitince ayrılıyor oradan yanımıza geliyor. ben de annem de ''ah yazık çocuğa'' diye dertleniyoruz her görüştüğümüzde, ama annesi sürekli onunla boğuştuğu için, o reklam aralarında anneliğe kısa bir ara vermiş olmanın rahatlığını yaşıyor.
bir de bunu sadece çocuklara indirgemek ne kadar doğru bilmiyorum. dizilerle sunulan fairytale peşinde koşmuyor muyuz biz de milletçe, ya da polatların, seymen ağaların..
bu endüstri hepimizi aptallaştırıyor.